31 Ocak 2013 Perşembe

Arada Kalan Çeyizler

Size daha öncede söylemiştim. Arada derede kalan bir sürü çeyiz fotoğrafı var. Bilgisayarı karıştırırken çıkıyor karşıma arada. 
İşte onlardan bazıları;
Bunlardan kullanmayı en çok merak ettiği, baharat takımı. Klasik baharıtlıklardan almak istememiştim. Bernardodan aldığım 12 baharatlıklı döner stantlıydı. 
Çoook uzun zaman oldu aralı 4 ay kadar önce. Diğerleri de aynı şekilde. 
Bir de bunu buldum fotoğrafların arasında ;
Bunun da tam olarak ne zaman çekildiğini hatırlamıyorum. Ama bi kötü oldum görünce, kız kardeşim yazmıştı mutfak camına. 
İnşallah camların soğuktan buharlanmadığı sıcak günler bir an önce gelir..

30 Ocak 2013 Çarşamba

Mimlendimmm

Gezgin Portakal bloğunun sahibesi beni Mimlemiş. İl önce nasıl çıkmış bu mim hikayesi kendisinden aynen aktarıyorum;
Takipçi sayısı 200'ün altında olan blog yazarları için Liebster Award ödülleri adı altında koruma kollama projesi geliştirilmiş. 
Bu ödüllerin daha önceden farklı şartları varmış takipçi sayısı 3000'in üzerinde olan bloglar arasında yapılıyormuş. Üç yıldır bir zincir halinde dolanıyormuş . 
Ama bu ödülün kendine has bazı kuralları var. Size ödül veren 

arkadaşınızın sorduğu 11 tane soruyu yanıtlıyor ve kendiniz 

hakkında 11 gerçeği yazıyorsunuz. Arkasından da bu mimi 

kurallara uygun olarak kendi hazırladığınız sorularla 11 kişiye 

devrediyorsunuz. Mimlediğiniz kişileri yorum bırakarak haberdar 

ediyorsunuz.

Şimdi bana sorduğu sorulara geçecek olursam;

  • Burcunuz nedir?
Terazi burcuyum. Bir çok özelliğini taşıdığıma inanıyorum. 
  • Evde en çok hangi eşyanızı kaybedersiniz?
Kesinlikle tokalarımı. Nereye gittiklerini bir türlü anlayamıyorum. Sepet sürekli dolup aynı hızla boşalıyor.
  • Dönüp dönüp okuduğunuz bir kitap var mı varsa adı ne ?
Çok komik olucak belki ama 90 kuşağı olarak İpek Ongun serisi diyebilirim. Gerçi çok uzun zamandır, yani üniversiteye başladığımdan beri okumuyorum ama lise yıllarımda dönüp dönüp okumuştum :)
  • Dışarı çıkarken yanınıza almadığınızda rahatsız olduğunuz bir eşya?
Kesinlikle telefonum.
  • Kalbinizi kıran ama görüşmek zorunda olduğunuz birine nasıl davranırsınız?
Zorla konuştuğumu belli eden şekilde konuşurum. İstesem de hiç bir şey olmamış gibi davranamam. Bazen keşke davranabilseydim diyorum. Çünkü bazı durumlarda gerkiyor.
  • Yolda giderken biri size laf atsa tanışmak istese ne yaparsınız?
Muhtemelen onu duymam :)Çünkü dışarıda el ele olan, mutlu ve birlikte çiftleri görüp ben sevgilimi özledim diye ağlama modundayımdır :( Duyarsam da bir güzel ağzının payını veririm.
  • En çok kullandığınız aksesuar nedir?
Hiç bir şey dersem şaşırmayın. Çünkü hiç aksesuar kullanma alışkanlığım yoktur. Yazları gözlük o da belki, ya da taçlarım bu da belki.
  • Kalabalık bir ortama girdiğinizde ayağınız kaydı düştünüz ne yaparsınız?
Oturur halime gülerim. Eeee ne yapayım karizma çizildi bir kere..
  • İzlediğiniz ve etkisinde kaldığınız bir film var mı?
Çooooook. Hangi birini söyleyeyim ki. 
  • Günde kaç saat bilgisayar başında vakit geçiriyorsunuz?
Hiç belli olmuyor. Bazen hiç bazen 1 saat bazen daha çok. 
  • En sevdiğiniz renk hangisidir?
Terazi burcuyum. Her halime göre değişiyor. Bu aralar çook açık kaçık renklere bayılıyorum. Pembe, turkuvaz, mint yeşili falan gibi.
Hakkımdaki 11 gerçeğe gelince;
  1. Çok dengesizimdir. Bir kararım diğerin tutmaz. Ama bu kararsızlığım, alacağım ya da yapacağım maddi şeylerle ilgilidir. Birisi hakkında bir karar verdiysem asla dönmem.
  2. Birini sevdiysem, onu kaybetmemek için elimden geleni yaparım ancak sildiğim anda inanılmaz acımasızı olabilirim ona karşı.
  3. Eskiden kilolu bir kızdım. Üniversiteye başladıktan sonra kilo verdim.
  4. Eskiden burnumun üstündeki siyah noktaları kapatmak için fondoten kullanırdım. o kadar küçüklerdi ki (hala varlar gerçi) sıkmakla geçmiyorlardı. Bu yüzden arkadaşlarımın arasındaki lakabım çilek kızdı. Daha sonra bıraktım. Bir daha asla sürmedim.
  5. Egzama ve kurdeşen hastalıkları sahibiyim. İkisi de strese bağlı. Sinirlendiğim ya da üzüldüğüm anda geliveriyorlar. 
  6. Biri beni çok üzdüyse, konuşacak hiç bir şey bulamam. Sadece susarım. O an ne desem hissettiğimi anlatamayacağımın çaresizliğini hissederim.
  7. Küçükken, büyüdüğümde çok zengin olacağımı ve sürekli partiler düzenleyeceğimi hayal ederdim. Hatta ilk okul 2.sınıftayken sınıf arkadaşlarımı tatile gitmemiz konusunda ikna edip hocadan izin almaya çalışmıştık. Hemde tek başımıza :D
  8. Dilimin ucunda 10 yıl tel taktığım için, küçük bir top var, çok komik duruyor. Annemler çok konuşmaktan tek dilin yetmediğini idda ediyorlar.
  9. Haa tel demişken evet 10 yıl tel taktım.
  10. Bide miyopum ben. 
  11. Hmmmmm bide ağlamam gereken bir yerde ağlamak istediğime göz yaşlarımı dışarı değilde içeri doğru akıtabildiğime inanıyorum. Valla..
İşte bu kadar hakkımdaki 11 iğrenç gerçek :D
Ne çok kusurum varmış değil mi :D
Şimdi benim mimlediğim arkadaşlarım ;
Veee mimlediğim arkadaşlarım için hazırladığım sorular ;
Burcunuzun özelliklerini taşırmısınız?
Kader sizce nedir? Biz neresinde yer alırız?
Asla olmadan yapamayacağınız üç şey?
En sevmediğiniz huyunuz?
En sevdiğiniz çicek?
Hayatta pişmanlıklarınız oldu mu ?
En sevdiğiniz dizi?
Hiç kimsenin ne düşüneceği umrunuzda olmasa, yer, zaman, mekan kısıtlaması olmasa, düğün hayaliniz nasıl olurdu?
Annem demişti ama ben yapmamıştım dediğiniz bir şey oldu mu?
Sizi derinden etkileyen şarkı sözü?
En çok görmek istediğiniz ülke?
Şimdiden teşekkür ediyorum :)


29 Ocak 2013 Salı

Saçma Reklamlar Vol. 1

Aslında televizyonlar saçma reklamlarla dolu kabul ediyorum. Hele bir iletişimci olarak bizi beğenmeyen reklamcıların içler acısı halini gördükçe, sevinmiyor da değilim :) Pek bir acımasızım son zamanlarda kabul ediyorum :)
Şimdi neler mi bu reklamlar ilk sırayı Doğuş Çay reklamına vermek istiyorum. Şayet kahramanlarımızdan biri kemençe sesi çıkartan piyanoyu dünyada çalan tek kişidir sanırım :D
İşte reklam;



Diğer bir reklamsa Albeninin şu meşhur reklamı hakkında baya bir yorum okumuşsunuzdur sosyal medyada eee okunmayacak gibi de değil yani. İşte reklam ;



Biliyorum izlemeye bile sabrınız yok. Çok haklısınız :D
Ama bu versiyonunu izlerseniz belki hoşunuza gider :D



Sizinde aklınıza gelen saçma reklamlar varsa paylaşın haberimiz olsun. Çoook öptüm hepinizi..

28 Ocak 2013 Pazartesi

Esse Ganimetlerim :)

Geçen gün iş görüşmesine gitmiştim biliyorsunuz. O kadar sinir olduktan sonra kendime biraz moral vereyim bari dedim ve Optimumun en alt katına doğru yol aldım. Zaten oraya ne zaman gitsem direk alt kata yöneliyorum :)
Esse'de etiketin yarısı kampanyası devam ediyordu baya da güzel şeyler vardı. 
İşte aldıklarım ;

Tencerelerimin hepsini aldım, hemde fazla fazla. Hatta şimdi ben bunları ne yapacağım diye bile düşünüyorum :) 
Kızartma yapmaktan nefret ederim, kırk yıl dursam aklıma gelmez, gelse de yapmak istemem. 
Bu yüzden fritöz almak istemedim. Zaten annemden biliyorum, neredeyse yarım teneke yağ alan fritözle uğraşmak oldukça güç oluyor.Zamanla temizlemesi, yer kaplaması derken, annem gibi atıveriyor çoğu kişi. 
Tefal Actifry vs. gibi şeyleri de baya bi inceledim, bir kızartmayı 45 dakikada yaptığını görünce vazgeçtim. Lafın kısası ne zamandır aradığı kızartma tenceresini Esse den 45 liraya aldım. 
Annem gibi sizde salata kurutucusuna çok mu ihtiyacın vardı diyebilirsiniz ama ne yapayım, ne zamandır merakım vardı. Baktım o da etiketin yarısı 15 liramıydı neydi aldım gitti. 
Birde bu çerezlikleri aldım 10 liraya düşmüştü. Annemden ne kadar cimrisin bu kadarcık şeyin içinde mi verceksin çerezleri dese de çok şekerlerdi ne yapayım dayanamadım aldım. 
Bir kaç şey daha alarak alışverişimi tamamladım.

27 Ocak 2013 Pazar

Seni Oraya Müdür Diye Kim Aldı Allah Aşkına...

Dün bi iş görüşmesine gittim. Tam bir hayal kırıklığı oldu benim için. Aslında kurumun adını açıklayıp açıklamamakta çok düşündüm ama daha sonra, kurumun değil çalışanın suçu olmasından dolayı kurum adı açıklamaya karar verdim. 
Biliyorsunuz, okulumun İstanbul'da devam ediyor olup, benim İzmir'de yaşıyor olmamdan dolayı iş bulmakta sıkıntı yaşamaktaydım. Bende ne olursa baş vurucam diyerek, satış danışmanlığı ilanlarına da başvurmuştum. Bir kaç gün önce okuldan mezun olunca rahat bir nefes aldım ancak, zamanını hatırlamadığım bir başvurum için görüşmeye çağrıldım. Mudo tarafından. İlanı hatırlayamadığım için bi gideyim bakayım dedim.
Benden başka görüşmeye gelen olamamasına rağmen yarım saate yakın bekledikten sonra girdim görüşmeye. Elimi parmaklarının ucuyla sıkan mağaza müdürüyle başladık konuşmaya. Benim iş tecrübem azımsanamayacak kadar var. Kurumsal iletişim asistanlığı yapmaktaydım en son işimde. Bunu söylediğim mağaza müdürü bana "kurumsal iletişim mi?, hiç duymadım bu pozisyonu, hayret ne kadar yeni şeyler çıkıyo" dedi. Ben şok oldum. Mudo gibi bir mağazanın müdürü Kurumsal İletişim diye bir pozisyonu bilmemekteydi. Nasıl olurdu yani alalade bir dükkan değildi orası, ya da küçük bir işletme, merkez binalarında kurumsal iletişim departmanlarının olduğuna yüzde yüz eminim. Ya da biliyordu da benim tecrübem ya da her hangi bir şeyim onun bi taraflarına dokunmuştu. 
Daha sonra mağazanın kadın bölümünün şefi geldi. Müdürün beni tanıtırken kullandığı cümleler aynen şöyle;
"Meryem hanım, İstanbul'da bir üniversite de halka ilişkiler okumuş (bir üniversite dediği yer İstanbul Üniversitesiydi ve oldukça da akılda kalıcı bir okuldur), pek iş tecrübesi yok, zaten satışı da hiç koklamamış. (ben kendisine, Lcwaikiki de satış destek elemenlığı da yaptığımı, bir süre elektronik bir markanın promotörlüğünü de yaptığımı satış oranlarımın hep yüksek olduğunu belirtmeme rağmen)
Hayır, aramızda bir iletişimsizlik vardı ancak sorun kimdeydi burası muammaydı. 
Biraz daha konuşmanın ardından ayrıldım görüşmeden. Tabi ki orada çalışmayacağım. 
Sadece belki başka pozisyonlar da vardır diyerek gitmiştim. Böyle bir tutumu tabi ki beklemiyordum, umarım o kadını alırlar ordan. Böyle kendini beğenmiş,gündemi, piyasayı takip etmeyen insanlar, büyük markaların önündeki en büyük engeldir. 
Çok sinirlendim, baya şikayet ettim ama ne yapayım, bu şehirdeki iş görüşmelerinde ki saygısızlıklar beni çıldırtıyor. Size daha bir çok şey anlatabilirim. 
Şimdilik kendinize iyi bakın..

25 Ocak 2013 Cuma

Bitti.. Zaman..

Ben bunalımda değilim çok şükür. Atlattım, alışma dönemindeyim. Hani zaman diyoruz ya, işte aslında biz geçmediğini iddia ederken bile öyle bir geçiyo ki insan kendini birden alışmış olarak buluveriyor her şeye. Zor zamanlar yaşıyoruz , farkındayım. Bir çok blogger arkadaşımın içinde sıkıntılar, başında dertler var. Geçecek diye teselli etmek düşüyor bizlere sadece, keşke elimizden  daha fazlası gelebilse.
4,5 yıldır okuduğum okulumdan dün itibari ile mezun olmuş bulunuyorum. Sonuçlara baktığımda bitti  diye geçirdim içimden. İçimi bir hüzün kapladı. Geçmişi düşündüm, yaşadıklarımı düşündüm..
Ne çok şey yaşamıştım;
Yeni insanlarla tanıştım,hayatıma aldığım yanlış arkadaşlarım üniversite zamanlarımı doğru kullanamama sebebim oldu, çok daha farklı yerler de biri olabilecekken, kıskanç, kendini beğenmiş, şizofren ev arkadaşlarım yüzünden, pısırık, korkak bir kız haline dönüşmüştüm.
İngilizceyi öğrenme hayallerim vardı, başaramadım, hep yerimde saydım. Aklımın bir noktasının kıt olduğuna karar verdim.
Anne ve babamın ayrılışını izledim, ailemizin dağılışını, her şeyin bitişini izledim. Bizzat olayların içinde yer aldım en kötü haliyle. Yıllarca yuvamız dediğim evimi kendi ellerimle dağıttım, eşyalarımızı paylaştırdım anne, babama hayatımda asla unutamayacağım acılardan biri oldu. 
Kardeşlerimin göz yaşlarına çare bulamamak yaktı içimi. Hırçınlaştım, hayata karşı, kendime karşı, aileme karşı. 
Kalbimin taşlaşmasına şahit oldum, duyarsızlaştım, acımasız bir insan hali geldim. 
Sevdiklerimden nefret ettim. Bir daha hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağının yasını tuttum. 
Hayatıma doğru insan girsin diye sürekli dualar ettim. 
Kendini bilmez erkeklerin sen benim evleceğim kızsın diyerek kandırmaya çalışmalarıyla savaştım. Hiç birine kanmadım.
Kendilerinin en iyisi olduğunu iddia eden bir şirkette acımasız patronlarla çalıştım. Sırf o şirketin CV'imde iyi bir yr tutması için. 
Paragöz insanların ne kadar acımasız olabileceklerine şahit oldum.
Sonra her şeyden umudu kesmiş, hayattan bıkmışken, karşıma çıkıverdi, en beklemediğim yerden. Öyle bir çıktı ki. Sanki hayatımdaki yaptığım her seçim onunla karışılaşabilmem için yapılmıştı.
Hayatımda yaptığım seçimlerde en ufak bir farklı tercih yapsaydım karşılaşamazdım onunla. 
Şimdi şükrediyorum hayata, karşıma çıktığı için. 
Ama hiçbir zaman hayatta her şeyin mükemmel olacağının hayalini kuramıyorum artık. Biliyorum çünkü, en mutlu olduğum anın ardından, hep bir sürpriz hazırlıyor hayat bana. Her an böööö diye çıkıp bir dert, keder verebilir. 
Zaman işte böyle yapıyor insanı, her an tetikte, en mutlu anında bile içinden bir ses " hişiiiit sakın fazla mutlu olma her an bir şey olabilir " diye. 
Böyle daha bir sürü şey işte.. 
Şimdi İzmir'deyim. Başladığım yerde.Çok daha farklı bir kız olarak.  
 Neden mi yazdım bunları, aslında şu an başıma gelen bir dert keder yok. Sadece üzgün olan, hayatında sorunlarla boğuşan arkadaşlarım için üzülüyorum, hemde çok. 
İnsanlara sevdiklerinin, güvendiklerinin verdiği acıyı, kimse kimseye vermez ya. Biliyorum o acıyı, işte onların can acısı üzüyor beni.
Umarım Allah yardımcıları olur.. (Hepimizin)

23 Ocak 2013 Çarşamba

Saç Dökülme Olayının Sonuçları..

Hatırlarsanız yaklaşık bir ay önce saçlarımın çok dökülmesinden yakınıp duruyordum. Denediğim bir kaç bitkisel şampuan denemesinden sonra, doktora gitmeye karar vermiştim. 
Doktor bir kaç kontrolün sonunda, dökülmenin erkek tipi diye adlandırılan türden olmadığını ancak bir kaç tahlilden sonra karar vereceğini söyledi. 
Bir kaç kan tahlilinden sonra, demir, çinko vs. tarzında vitamin eksikliklerimin olduğu, uzun süre İstanbul'un suyuna alışan saçlarımın İzmir'in ağır kireçli suyuna alışmakta zorlandığını ve en önemlisi de strese bağlı bir dökülme yaşadığımı söyledi doktor. 
Diğerleri telefi edilirdi de bu son söylediği asla kurtulamayacağım bir şeydi. Ben çocukluğumdan beri her şeyi fazla büyüten, sanki dünyanın sonu gibi davranan bir kız olduğumdan, strese bağlı her türlü hastalık beni bulur. Bir bu eksikti diyerek aldım reçetemi çıktım doktorun yanından.
İşte ilaç listem;
Haftada bir kez vurulacağım Bepanten iğne,
Zinko isimli şurup,

Saç ve tırnak besleyici bitkisel bir ilaç,

Bitkisel bir şampuan,

Tabi ki bunlar bana özel bir reçete. Sonuçtan çok memnunum. 
Doktorla yaptığımız sohbette, saç dökülmesinin bir hastalık olduğunu, insanların bunu sürekli kendi başlarına halletmeye çalışarak süreci çıkılmaz bir duruma süreklediklerini belirtti. 
Bunun yerine dökülme normalinden fazlaysa hemen bir dermatoloğa başvururlarsa sorun büyümeden çözüme kavuşturulacağını belirtti. 
Eğer saçınız normalinden fazla dökülüyorsa, hemen bir dermatoloğa başvurun. Kesinlikle çözüme kavuşacaksınız..

21 Ocak 2013 Pazartesi

Yine Yeniden İzmir :)

Uzuuun bir aradan sonra hepinize merhaba. Çok istikrarsız bir bloggerım farkındayım. 
Şimdi inşallah hayatımı biraz da olsa düzene oturtmanın vakti olduğunu düşünüyorum. 
Neler mi yaptım ;
Ankara'ya gittim,
İstanbul'da gezdim,
Sınavlara gittim,
Okuluma son kez şöyle yakından baktım,
Eminönü'nde dolaştım, 
Zar zor bir kaç şey buldum ve aldım,
Karın yağışını izledim, 
Zar zor okula gittim :)
Bol bol gezmelere gittim,
Okul arkadaşlarıyla hasret giderdim,
Aklıma gelemeyen bir çok şey daha yapıp geri geldim.
Bu uzun aranın merhaba yazısıydı şimdilik kendinize çok iyi bakın :)

11 Ocak 2013 Cuma

Sıcak Sıcak Yatak Örtüsü Hemde Benim Elimden :)

Can sıkıntısından sürekli bir şeylere sarıyorum artık. Blogları sürekli takip etmeye çalışıyorum. Listemdeki blogları tek tek okumaya, neler yapmışlar bakmaya gayret ediyorum elimden geldiğince. Bir çok hobi bloğu var. Hepsi çok güzel şeyler yapıyorlar. Ben hepsinin yaptıklarına ayrı ayrı özeniyorum. İşte o bloglardan biri olan Cafe Nohut adlı blogda şu gördüğünüz;
http://cafenohut.blogspot.com/2012/03/o-bir-yatak-ortusu.html yatak örtüsünü çok beğenmiştim. 
Hemen sahibesine mail attım, ne ile yaptın?, nasıl yaptın? diye sordum. Saolsun o kadar sıcak bir şekilde cevaplamış ki sorularımı aklımın bir köşesine yazdım örtüyü. Daha sonra İstanbul'a geldiğimde önceki postumda da belirttiğim gibi Eminönü ziyaretimde kayınvalidem yüncüye girdi, sende bişeyler örmek ister misin?, diye  sorduğumda aklımda hemen bir ampul yandı :D
"Ayyy evet bir yatak örtüsü var onu örsem mi?" dedim.
O da direk olur tabi falan dedi ama kadın bi afalladı, o bana kazak ör, yelek ör falan diye teklif etmişti. Sonrada "onca örtüyü beğenmedin, kendin örmek istiyosun, ne hamarat gelinim var dedi :D
Ben tabi sırıttım. Sonra" eee nasıl öreceksin, motife karar verdin mi ?", diye sorunca ben "yooo, ben zaten bilmiyorum ki ,sen bana gösterceksin" dedim :D, kadın direk, ben örmicem onu dimi dedi :D
Bende "yok canım ben örerim" dedim. Ama sonuç, benden çok o yaptı,sen yorulma ben yaparım deyip durdu, sonra ben motifleri yaptım, o eklemelerini yaptı ve ortaya böyle bir şey çıktı ;

Dediğim gibi, tamamen demen amaçlı yaptığımız bir şey, ben örmeyi bilmediğim için, motif, kayınvalidem tarafından uyduruldu. Ben renklerini çok sevdim sonradan. Bitmiş hali nasıl olur bilmiyorum. Ama baya bi oyalıyo insanı vakit geçiyor. Sırf bunun için bile örmeye değer. 
Şimdilik benden bu kadar kendinize çok iyi bakın :)